23 Aralık 2011 Cuma

Bizans askerlerinin denize döküldüğü yer

"Bizans askerlerinin denize döküldüğü yer ( NTV tarih Sayı 25, Şubat 2011, ilgili yazıdan kısaltılarak alınmıştır)
1302’deki Bapheus ( Koyunhisar) Savaşı’nda; Bizans kuvvetleri bu noktadan karaya çıkmış ve yine bu noktadan geri atılmışlardı.
Bugün olduğu gibi tarihte de İstanbul’dan Anadolu’ya doğru yola çıkanları kısa bir süre sonra doğal bir engel karşılamaktaydı. İzmit Körfez geçişi, özellikle güneye doğru inenler için yolu hem kısaltmak hem de kolaylaştırmak açısından zaruri bir deniz yolculuğudur. Tarihte bu geçiş, teknelerle Gebze Dil burnu ( yazar burada Kaba Burnu’nu kastetmişolmalı- U.H.) ile karşı kıyıda Hersek Burnu ( yazar burada Dil Burnu’nu kastetmiş olmalı- U.H.) arasında yapılmaktaydı. Günümüzde ise biraz daha batıda kalan Eskihisar ile Topçular iskeleleri arasında işleyen araba vapurları seferleri yerine, körfez geçişi için bir köprü yapılması gündemde. Seçilen yer ise tarihsel geçişin yapıldığı Dil ( Kaba Burnu- U.H.) ve Hersek Burunları ( Dil Burnu- U.H.) arasıolacak ve köprünün güney ayakları Hersek Burnu’nun ( Dil Burnu- U.H.)üzerine oturacak. …….
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda önemli bir adım olan Bapheus Savaşı’nın, Yalakova( Yalova) denize açıldığı ve antik Kibotos yerleşiminin olduğu düşünülen bu noktada yapıldığı tahmin ediliyor. Savaş sırasında Bizans askerleri bu noktadan karaya çıkmış ve sonra yine bu noktadan denize dökülmüşlerdi.
Buraya girmek için gerekli izinler alındıktan birkaç hafta sonra bölgedeyim…….Bir anda sanki asırlar öncesinin körfez kıyısına gelmiş gibi oluyorum. Evet burada bir zamanların sahil şeridini bütün dinginliğiyle hissedebiliyorsunuz; sanki bizim bildiğimiz İzmit Körfezi’nde değilim. Birçok diğer örnek gibi, askeri bölge olması yüksek oranda bir koruma sağlamış.
…..Kıyı şeridi haricinde hafif tepelik iç bölüm, yoğun çalı örtüsüyle kaplı. Yine de tepeliğe dikkatlice bakınca antik döneme ait taraçalamaları fark ediyorsunuz. Burada uzun süredir görev yapan subaylar, eskiden taraçaların çok daha belirgin olduğunu anlatıyorlar. Yerde sıklıkla rastladığım keramik kırıklarını da eklersek, bu tepelik alanın altında çok eski bir yerleşimin olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Yarımadanın en uç kısmında, hem tam deniz kenarında hem de suyun altında temel seviyeleri çok belirgin yapıkalıntıları görülüyor. Birkaç tane sütun parçası şeklinde dinsel yapı elemanı,suyun karayla birleştiği noktada boylu boyunca uzanmış durumda. Bu noktaya mıait, yoksa suyla veya insan gücüyle mi taşınmış, kesin bir şey söylemek mümkün değil. Ama bu nokta bir iskele veya liman olmaya hiç elverişli değil. Her türlü hava ve deniz muhalefetine açık bir alan. Belki de kalıntılar antik bir fenerin izleri. Zaten hemen yanı başımızda 1863’te Fransızlar tarafından yapılmış ve hala kullanılmakta olan şirin bir fener binası var. Zamanında asetilen feneri olarak yapılmış binadaki ışıldak artık devreden çıkmış ve yerine günümüzün elektriği ve aküyle çalışan bir ışıldak kurulmuş. Bina, asetilen fener kaidesinin ortada yükseldiği bir ana mekân, bir oda, mutfak ve tuvaletten oluşuyor. Artık içinde yaşayan bir bekçisi olmadığı için, tarihi yapı yavaşyavaş yıpranmaya başlamış. Askerin el sürmesine izin verilmiyor, çünkü bina Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı.
Kıyıyı dolaşmaya devam ediyoruz. Kafamdaki en önemli soru limanın nerede olabileceği. Antik dönemde körfez deniz geçişinin, karşı taraftaki Gebze Dilovası burnundan ( Kaba Burnu- U.H.) teknelerle buraya yapıldığını biliyoruz. Yani burada hatırı sayılır sayıda teknenin sığabileceği bir liman olmalı. Kıyı boyu rotamızı güneye, denizden ince uzun bir toprak parçasıyla ayrılan Hersek Gölü’ne çeviriyoruz. İşte uzaktan toprak parçası gibi gözüken bu şeridin yanına gelince, bunun doğal bir ayırıcıolmadığını hayretler içinde görüyorum. Antik dönemin mendireğinin koca taşları,suyun bir karış altında boylu boyunca uzayıp, aslında bir körfez olan bu alanın denizle bağlantısını, yıllar içinde biriken alüvyonlarla birlikte kesmiş.Ayrıca bu antik mendireğin yanı boyunca devam eden daha yakın tarihlerde inşa edilmiş bir beton set ise, koyun bütün ağzını kapatmış. Böylelikle koca körfez göl haline dönüşmüş.
Yıllar boyu toprağın doldurmasıyla tabanı yükselen ve artık bir bataklık halini almış körfezin antik liman olmasıkuvvetle muhtemel. Bu çamurun altında tarihin gizlendiği düşüncesi kafamdan ister istemez geçiyor. Burayla ilgili kaynaklarda Kibotos adında bir yerleşimden bahsediliyor ve genel kabul gören teori, yerleşimin isminin bu olduğu. Aslında Kibotos, antik dönem Yunan kıyı kentlerinde tam da burada gördüğüm gibi oluşturulmuş yapay içi limanlara verilen isimdir. Yani Kibotos, liman demektir. Bu yüzden yerleşim bu şekilde adlandırılmıştır. Asıl kentin ismi ise farklı olmalıdır. Büyük bir ihtimalle buralarda olduğunu bildiğimiz Helenepolis kentinin liman yerleşmesiydi ve bu yüzden antik kaynaklarda Kibotos diye ayrıca adlandırılıyordu. "  

             

22 Aralık 2011 Perşembe

Başlıca Seyir Cihazları

Radar

VHF Radyo- Telefon

Oto-pilot

Gayro pusula
Derinlik ölçer ( echo sounder)
Makina rpm göstergesi

GPS
AIS cihazı
NAVTEX Alıcısı
Weather Fax Alıcısı


Hedefe







Vhf taşınabilir telsiz
Dürbün
GMDSS'e uygun taşınabilir telsizler
Parakete ( hız ölçer)
Anemometre
Manyetik ( miyar) pusula
Clinometre ( yalpa ölçer)
Barometre
Dümen müşiri


Sart ( search and rescue transponder) cihazı
Islak ve kuru termometre
KKT ( kuru kimyevi tozlu yangın söndürücü, seyir cihazı olmayıp, köprüüstünde bulunur)
Köprüüstü haberleşme konsolu
Chart plotter cihazı
Gong ( sis işareti)

21 Aralık 2011 Çarşamba

Can Yeleği Giyme Hareketi ( CYGH)

Merhaba Denizci Dostlar,

Hepimiz biliriz, trafikte emniyet kemeri kullanmak hayat kurtarır. Bunun denizdeki karşılığı ise " can yeleği giymek hayat kurtarır" sloganıdır.

Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın web sitesinden yaptığım taramaya göre; amatör denizciler genelde hafta sonu denize çıktıklarından, tehlikeli durumlar/ batmalar/ kazalar da haftasonları oluyor. Bunun yanısıra can yeleği giyilmemesi de ölümlü kaza sayılarının  artmasında büyük bir etken.  CYGH ( Can Yeleği Giyme Hareketi ) adlı girişimimizi destekliyorsanız siz de can yeleğinizi giyin, giymeyenleri uyarın.

Güvenlik ana ilke olunca çocuklar da unutulmamış. Yukarıda çocuklar için özel olarak tasarlanmış "çocuk can yeleği" görülebilir.



Bizim sevimli can dostlarımızı da unutmak olmaz. Onlar için de özel tasarlanmış " evcil hayvan can yelekleri" nin olduğunu bilmek ve onları kullanmak CYGH ( Can Yeleği Giyme Hareketi ) nin olmazsa olmaz ilkelerinden.

Bir deniz yolculuğuna çıkıldığında teknenin / geminin büyüklüğüne bakılmadan yapılacak ilk iş; tahsis edilen can yeleğini bulmak ve onu giyerek denemek olmalıdır.   

CYGH ( Can Yeleği Giyme Hareketi ) nin size ihtiyacı var. Sizi aramızda görmek için lütfen can yeleğinizi her denize çıktığınızda giyin. Çocuklarınıza ve evcil hayvanlarınızı da giydirmeyi unutmayın...
   

Lise öğrencilerine Uzakyol Gemi Kaptanlığı ve Kılavuz Kaptanlık tanıtım sunumları

Merhaba denizci dostlar/ denizci olmak isteyen öğrenciler,

Ülkemizde profesyonel denizcilere olan talep artarak devam ediyor. Kendi iş yaşamıma bir göz attığımda hemen hemen her dönemde gemilerde iş bulabildiğimi hatırlıyorum. Karada iş bulabilmek için doksanlı yıllarda bir hayli zorluk çekiliyordu. Ancak  ikibinli yıllarla beraber karadaki denizcilik şirketlerinin hem sayılarının hem de faaliyet alanlarının artması nedeniyle, karada iş bulmak da kolaylaştı. Günümüzde kariyer hedefi olarak denizciliği seçmek isteyen lise öğrencisi kardeşlerime iyi haberlerim var.


2012 yılı başında sunumlar başlıyor,
Liselerin son sınıf öğrencileri için, tamamen ücretsiz, gerek Uzakyol Gemi Kaptanlığını, Kılavuz kaptanlığını ve denizclerin yaşamını tanıtmak amacıyla "meslek tanıtımı ve denizcilerin yaşamı " seminer faaliyetine 2012 yılı başında başlıyorum. Yapmanız gereken; okulunuzda bu konu ile ilgili öğretmen( ler)in benimle temas kurmasını sağlamak. Temastan sonra sunum için gerekli düzenlemeleri ( gerekli izinlerin milli eğitim müdürlüğünden alınması, zaman, yer, sunum araçları vb.) yapabiliriz. İletişim detaylarımı aşağıda bulabilirsiniz.

Tanıtım sunumlarında görüşmek dileğiyle...

Uluç HANHAN
532- 261 75 17
uluchanhan@gmail.com

15 Aralık 2011 Perşembe

Amatör Denizcilik Seminerleri

Sevgili Deniz/ Doğaseverler,
İzmir'den sizi sevgi ile selamlıyorum,

Rahmetli babam Yüksel HANHAN'ın deniz astsubayıydı. Bu nedenle denizcilik yaşamım dört/ beş yaşlarında başlamış oldu. 1970 lerin başında bana ve kızkardeşim Tijen'e yüzmeyi Merih ağabeyim öğretmişti. O zamanlar babamın görevi nedeniyle, İzmir Körfezi'nde askeri bir yasak sahanın içinde yer alan ( halen de öyledir) Uzunada'da oturuyorduk. Bir çocuk için cennetten bir parçaydı Uzunada. Bir denizcinin ilk işi yüzmekse, onu öğrendik, sıra balık tutmaya geldi. Onu da deniz tüfeğiyle balık vurmaya, pina çıkarmaya, tekne / yelken kullanmaya meraklı Merih ağabeyimin yanında staj yaparak öğrenmeye başladım. Bir yaz günü öğleden sonra Merih ağabeyimle lastik botumuzla açıldığımızı hatırlıyorum. Tüfekle balık vurmak için denize giren ağabeyim, benim çığlıklarımla bota gerisin geri gelmişti. Gördüğü manzara ; elinde kocaman bir çipura  ile Uluç, oltasını dolaştırmış ve "ben tuttum ben tuttum" diye sürekli bağırmaktadır. Bu ilk balık tuttuğum andı. Sonrasında ustalaşmaya başladık. İkinci ağabeyim Deniz ile bir askeri birlik iskelesinden tuttuğumuz balıklar ( istavritler, kupesler, kefaller, izmaritler ) babamın mesai arkadaşlarının dilinde idi. Onlardan bayağı övgü alıyorduk. 2-3 metrelik iptidai oltalarımızla kasa kasa balık tuttuğumuz zamanları hatırlıyorum.

Daha sonraları İzmir Karşıyaka'ya yerleştik. Ortaokul ve lise yılları çabucak geçti. Liseden mezuniyet sonrasında Deniz Harp Okulu sınavında başarılı olduğumu gazeteden öğrendim. Eş zamanlı olarak eski adıyla D.Z.K.K. Denizcilik Yüksek Okulu ve Eğt. Merk. K.lığı ( şimdiki adı İTÜ Denizcilik Fakültesi) nı kazandım. Üniversite sonucunu gazeteden öğrenmiştim. O zamanlar internet imkanı söz konusu değildi. Bu yeni durumda Heybeliada'ya giderek Deniz Harp Okulu'ndan ayrıldım. Güvercin gibi İzmir'e uçarak sevincimi ailemle ve sevdiklerimle paylaştım. 1987 yılında D.Z.K.K. Denizcilik Yüksek Okulu ve Eğt. Merk. Komutanlığı Güverte bölümünden "Uzakyol Güverte Zabiti " ünvanı ile mezun oldum.
  
1987- 1998 yılları arasında denizde Güverte Zabiti, 1. Zabit ve Kaptan ünvanlarında, birbirinden farklı tipte ticaret gemilerinde dünya limanlarının çoğunu gitme imkanım oldu. 1998-2007 yılları arasında ise İzmir'de bir denizcilik kursunun ortaklarından biri olarak binlerce gemiadamının ve yüzlerce amatör denizcinin yetişmesinde katkım oldu. 2004 yılında tanıştığım biricik eşim Arzu ile 2005 evlenerek  "yaşam gemimizde" birlikte yol almaya başladık. 2004-2007 yılları arasında da Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisansımı tamamladım. 2007 başı ile 2008 ortası arasında İzmir'deki konuşlu bir denizcilik şirketinde İnsan kaynakları müdürü ünvanında çalıştım. 2008 yılından beri Kıdemli Kılavuz Kaptan ünvanı ile İzmit Körfezi'nde kılavuz kaptanlık yapıyorum.

2008  yılının sonundan beri http://www.lemonsailingschool.com/ un düzenlemiş olduğu Amatör Denizci Seminerlerinde büyük bir zevkle eğitmenlik yapıyorum. Seminerlerimizde dört akşam boyunca ADB sınavına hazırlık çalışmaları yapıyoruz. Harita çalışmalarının yapıldığı 2. akşamın sonunda, katılımcıların yüzlerinden okuduğum ifade, bana denizcilik okulunda gördüğüm ilk harita dersindeki heyecanımı hatırlatıyor. Bu heyecana siz de ortak olmak ister misiniz?  

Karşıyaka Yelken'deki eğitim merkezine gelme imkanınız yoksa, makul sınırlar dahilinde biz size geliyoruz. Seminer gün ve saatlerini ihtiyaçlar doğrultusunda düzenleyebilme imkanına sahibiz.

Hadi ne duruyorsunuz denize açılın, sizi aramızda görmek istiyoruz .


Uluç HANHAN
uluchanhan@gmail.com
http://www.lemonsailingschool.com/